78
Tepelerin üzerinde. — Kedere kusursuz ifadesini kazandıran masal Pamuk Prenses'tir. Pencerenin ardından yağan kara bakan kraliçe, katışıksız imgesidir bu ruh halinin: Kar tanelerinin cansızca yaşayan güzelliğine dalmış, pencere pervazının yas siyahına ve içinde kanayan yaraya rağmen bir kız çocuk istemektedir Doğum sırasında ölecektir. Mutlu son hiç azaltmaz bu keder duygusunu. Dileğinin bağışlanması ona ölüm getirdiği ölçüde kurtarılma da bir serap olarak kalır. Çünkü cam tabutta uyur gibi yatanın uyandığına inanamaz daha derin algı. Yolculuğun sarsıntısıyla boğazından fırlayan zehirli elma dilimi, bir cinayet aracı olmaktan çok, yaşanmayıp sürgüne gönderilmiş yaşamının geri kalan kısmı değil midir? Ve ancak şimdi, sahte müjdecilere inanması artık imkansızlaştığında uyanmıyor mudur bu yaşanmamış yaşamdan? Nasıl da yetersiz çıkar mutluluğun sesi: "Pamuk Prenses ondan hoşlandı ve onunla birlikte gitti." Kötü kalplilik karşısındaki kötü kalpli zafer yüzünden nasıl da geçersiz kılınır! İşte, kurtarılmayı beklerken bize de bir ses umudun boş olduğunu söyler; ama sadece bu güçsüz umuttur tek bir soluk bile almamızı sağlayan. Derin düşüncenin yapabileceğinin en çoğu, kederin ikizanlamlılığını hep yeni şekillenmeleri içinde izlemektir. Hakikat, gerçekdışının şekillerinin günün birinde bize gerçek kurtuluşu bağışlayacağını söyleyen o yanılsamadan ayrılamaz.